osmanlı kuruluşu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
osmanlı kuruluşu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Aralık 2014 Cuma

ERTUĞRUL

Horasan üzerinden başladık göçe. Zalim ve şimdiye dek dünyanın gördüğü en zalim düşmanın önünden geçip geldik. Kalıp vuruşanımız da oldu. Şimdi dulları ve yetimleri yanımızda…

Moğol Harezm’i yakıp yıkarken atam Kaya Han da Şah Muhammed’in basiretsizliğine kahredip Kayı’yı topladı. Oğuz beylerinin nicesi gibi, Tacik’ten, Fars’tan, Arap’tan Türk’ten bir nicesi gibi. Obasının yılkılarını, sürülerini, evlerini, evlatlarını, kızlarını, kızanlarını hayatta tutmanın başka yolu kalmamıştı.

O güne değin bizim için yaylaklarımızdan kışlaklarımızdan ayrılmak zuldü. Vatanımızdan geçmek zulümdü. Atam Kaya Han eydür ki; Selçuk padişahlarından Sultan Alparslan devrinde Oğuz’dan nice erler ve nice evler kalkıp göçüp gün batısına gitti oralarda yurtluk ve doyumluk buldular. Biz ise yerimizde sağlam ve etrafımızda muteber iken, atımız, davarımız, erimiz avradımız çokluk olduğundan atalar ocağında kaldık.

Gün aştı devran değişti. İşbu yollara düşmek sırası bize geldi. Yolda hayvanlarımız, insanlarımız kırıldı. Moğol’un almadığı canları Mazenderan dağlarının yarları, İran çöllerinin kumları, taşkın nehirlerin suları yuttu. Atam Kaya Han dahi yolun sonuna vardıkta bizi bıraktı uçmağa vardı. Ceddi Oğuz Han bile cennette oturur durur bizim halimizi tanrı tealanın izniyle gözetir.

Babam Süleyman Şah kanıdır ki Kayı’ya bir yurt, bir umut arar durur. Bir kafir önünden kaçıp geldik iki kafiri bile bulduk; Haçlı ile Rum.

Frenk ilinden gelen nice bir cengaverler İslam mülkünü basmış almış. Adı görklü Muhammed’e salavat okuyan dilleri, Allah tealaya secde eden başları kara toprağa katmışlar. Rum kayzerleri bundan evvel İslam’ın düşmanı imişler. Şimdi gün görmüş aksakallar derler; Rum düşmandır beli, lakin onlar bizi bilirdi biz onları. Üzerleri haçlı Frenkler geleli düşmanlık nic’olur bir dahi gördük bildik.

Söz kısa gerek; Atımıza otlak, kursağımıza avlak, kışımıza kışlak aradık. Bir ateşten kaçtık, yine ateş bulduk…

Balalığım yolda, gençliğim zorda oldu. Duam odur ki; Kayı’nın Oğuz’un, Türk’ün İslam’ın sonki nesilleri bu mihneti çekmeye…

Diriliş, dünyanın kaderini belirleyen adamın hikayesi.




“O; Güneşi bayrak, göğü çadır eyleyip kısraklarını uçsuz bucaksız ovalara sürdü. Yağız yeri titretip, mavi göğü deldi. Pusatlarını yar eyleyip, ordularını gür kıldı. Daha çok denize, daha çok toprağa ilahi muştuyu taşıdı. Dünyanın iki hükümdara dar geldiğine inandı. Ve dünyayı bir hükümdara yar kıldı. Süleymanşah oğlu Ertuğrul ümitlerin tükendiği bir çağda dirilişin adı oldu. ”



13. Yüzyıl

Dünya yeni kudretini arıyordu. Ve Anadolu, emperyallerin kavgaya tutuştuğu bir diyardı. 1071’de Türklerin girdiği bu topraklara şimdi, Haçlılar ve Moğollar da ortak olmak istiyordu.
Akdeniz, Karadeniz, Balkanlar, Kafkasya ve Mezopotamya yeni sahibini arıyordu. İşte bu yangın yerinde, bizim hikayemizin kahramanı Ertuğrul da, 400 çadırlık obasına bir yurt arıyordu. Yıllardır yersiz ve yurtsuz kalan Kayılar, Ertuğrul’dan acılarına, çilelerine ve yolculuklarına son verecek bir yurt istiyordu.

Ertuğrul, göğü çadır, yeri yatak eyleyerek zor bir mücadeleye talip oldu. Tapınak Şövalyeleri, vahşi Moğollar ve zalim Türkmen beyleri onun en büyük düşmanlarıydı. Ertuğrul, ümitlerin tükendiği bir çağda nice zorluğa göğüs gererek, azmi ve sabrı sayesinde düşmanlarını yendi ve Kayı boyuna bir yurt verdi. Bu yurtta üç kıtada altı asır hüküm sürecek olan dünyanın en ihtişamlı devleti Osmanlı İmparatorluğu kuruldu. Bu muhteşem devletin sırrı da kahramanımız Ertuğrul’un hikayesinde gizliydi. Ertuğrul’un, İbn-i Arabi’den aldığı bu sır, onu adım adım hayallerine taşıdı. Ertuğrul, hayallerine giderken aslında dünyaya yeni bir medeniyet armağan etti. Temellerini attığı devlet, dünyanın kaderini değiştirdi. Biz de dünyanın kaderini değiştiren adamın destansı hikayesine, boyun eğmeyen karakterine, büyüleyici aşkına ve tüm insanlığa yetecek adalet duygusuna şahitlik edeceğiz.

“Bu mücadelede casuslar, hainler ve şövalyeler;
Bu yolculukta entrika, tehlike ve ölüm;
Bu hikayede yoldaşlık, fedakarlık, cesaret ve yiğitlik;
Bu destanda büyüleyici bir aşk var.”